FELSEFE SERİSİ 1




   Kinizm, zevk almaktansa ölmeyi yeğlerim diyen Antisthenes düşünce sistemine dayanan 
 felsefi sistemdir. Antisthenes aynı zamanda Kinik okulunun kurucusudur. Kinik felsefesinin temelinde mutluluk yer almakla beraber buradaki mutluluğa dünyevi hazları yadsıyarak ulaşılabileceği öngörülür. Bu mutluluğa ulaşmaktaki en önemli araçlardan biri de erdemli olmaktır. ''Ancak erdemli insanlar soyludur.''der kinikler.
 Gerçek erdeme ulaşmak için şan, şeref, zenginlik 
ve diğer dünyevi hazları reddetmemiz gerektiğini söylerler. Bu tür hazların insanları köleleştirdiğini öne sürerler. Günümüzdeki durumu düşündüğümüz zaman bu hazların gerçekten de insanları köleleştirdiğini söylemek fikrimce doğrudur. Bu hazları elde etmek için her şeyimizi feda etmiyor muyuz? Kinizm mutlu olmak için çok para veya mal mülk gibi değerlerin gerekmediğini savunur. Bununla beraber aile kurumu, din ve mülkiyet gibi değerlere karşıdırlar. Onlara göre insan toplumun dayattığı değer yargılarından ve her türlü ayrımdan kurtulmalıdır. Şuan da çevremize bakıp biraz düşündüğümüzde bunların hepsi çevremiz tarafından bize dayatılan bir sistemin parçası değil midir? Özellikle kapitalizmle hayatımıza giren sürekli tüketim odaklı mantık gerçekten de düşündüğümüz kadar bizi mutlu ediyor mu? Eğer koltuk takımız yerine bir minder olsaydı oturma işlevini yerine getirmeyecek ya da bizi mutsuz mu edecekti?  Bunun yanında insanların özellikle bizim hakkımızda söylediklerinin de önemsiz olduklarını savunurlar. Bu felsefeyi benimsemiş insanlar aynı zamanda yarını değil bugünü düşünmemiz gerektiğini öne sürerler. Yarını düşünüp beklentiye girmemizin bugünümüzü heba ettiğini dile getirirler. Bu felsefenin önemli düşünürlerinden biri de Beş İyi İmparator'dan sonuncusu olan Marcus Aurelius'tur. Aurelius'un gerek imparatorluğuna gerekse stoa felsefesine katkıları büyüktür. Kendisi insanların fikirleri konusunda şu yorumu yapmıştır: ''Beni mi küçümsemişler?  Bu onların problemi.'' Gerek iş gerek sosyal hayatımızda birçok kişinin düşünmeden söylediği laflar yüzünde bütün gününü mahvettiğini düşünürsek bu anlayışın hayatımızı çokça değiştirebileceği fikrine ulaşabiliriz. Stoa sadece değiştirebileceğimiz şeylere odaklanır değiştiremeyeceğimiz şeyler için kafa yormak boşunadır amaçsızdır. Bu felsefenin temel amaçlarından biri de kendi kendine yetebilmektir. Başka bir nesneye gerek duymadan hayatımızı idame ettirmektir. 
Örneğin Diyojen bir fıçı içerisinde yaşıyor ve bir yıpranmış giysisi dışında eşyası bulunmuyordu. Beklenti üzerine Diyojen ile Büyük İskender arasında şu diyalog ünlüdür.

Büyük İskender bir gün şehirde gezerken fıçı içerisinde Diyojen'i görür. Yanındakilerine sorar ve onun bir filozof olan Diyojen olduğunu öğrenir. Yanına gidip güneş karşısında mayışmış bu adama kendini tanıtıp kendisinden dileğini sorar. Bunun üzerine Diyojen güneşi işaret ederek '' Gölge etme başka ihsan istemem.''der. 
Bu hikayeye baktığımız zaman kimseden bir beklentisi olmadığının yansımalarını açık bir şekilde görmüş oluruz. Diyojen'in bu sözü söylediğinde bulunduğu bu durum bizim algımızla istenmeyen kötü bir durummuş gibi görünebilir fakat mutlu olup olmadığı konusunda bence herhangi bir soru işareti bulunmamaktadır. Bütün bunlar her birimizin hayatı düşünüldüğünde gerçekten çok uzak veya olması imkansız bir durum gibi gelebilir ama olayın iç yüzünü belki hiçbir zaman göremeyeceğiz. Bunu düşünürken bize öğretilen ve etrafımıza bir duvar gibi örülmüş sistem ağlarını unutmamak gerekir. Belki gerçekten bütün bunlar gerçekliğe çok aykırı fakat içinde yaşadığımız hayatın herkes için alışılagelmiş aksinin yapılması güç görünen ve otomatik şekilde çalış ve sahip ol mantığıyla işleyen bir sistem olduğu gerçek değil mi? Acaba bize böyle düşündüren bu sistemin kendisi mi ?


YAZAR: MURAT

Yorumlar

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkür ederiz.